Pazar, Mayıs 06, 2007

Son Dakikalar


-denizin kabülü-

Ansızın başını kaldırdı yataktan. Çevresine bakındı boş gözlerle. Yüzünden anlaşılmaktaydı artık yorgun olduğu. Yanı başında duran birkaç mektup, birkaç şişe şarap, etrafa dağılmış gazete kupürleri,kağıtlar, gümüş bir kalem. Hızla kalkmayı denedi. Başını tuttu ve uzandı gerisingeriye.Fotoğraflar geçmeye başladı gözlerinin önünden –yaşamına dair siyah beyaz fotoğraflar-. Fotoğraflarla gelen hayal alemini yırtarcasına kalktı ayağa.Durdu öylece bir süre. Şarap şişesini eline aldı,dibine baktı. Şişe boştu. Bir şey ararmış gibi karıştırdı kağıtları bir süre. Nereye gittiğini bilmezcesine çıktı odadan. Kağıtlara baka baka dolaştı odaları. Bir kalem buldu odaların birinden bir de kağıt. Bir roman yazacakmış gibi eğildi kağıtlara. Baktı baktı baktı. Ve bir hışımla fırlattı kalemi,kağıdı. Saldı gövdesini koltuğa. Boşluğa bakarmışçasına çevirdi kafasını tavana. Saatin sesi geldi kulağına -tik tak tik tak-, su akıtan bir musluk ve sokaktan gelen çocuk sesleri de eklendi bu cümbüşe. O ise bu cümbüşten uzaklaşıp ağlamaya başladı yavaş yavaş. Toparlanmaya çalışan bir derbeder gibi ayağa kalkıp sendeledi.Yavaş yavaş döndü odasına. Üstünü giyindi –ki ne giydiğinden haberi bile yoktu-. Bir çantaya doldurdu odasındaki tüm kağıtları.Hızlı adımlarla çıktı evden. Bisikletiyle yol aldı bir süre –yavaş yavaş sürüyordu bisikletini-. Sahile indi. Denizi seyretmeye koyuldu. Uzandı kumsala, serin bir rüzgar geçiyordu kıvrımlarından. Açtı çantasını usulca ama hiçbir şey almadı bir süre, sonra bir kağıt çıkardı çantadan ve gümüş kalemini buldu derinlerde. Yavaşça doğruldu. Bir şeyler yazıp son noktayı koydu kağıda ve usulca bıraktı kağıdı kumsala. Denize yöneldi. Yavaşça yürüdü serin sularda. Sular sessice sarmaktaydı vücudunu –bacaklar, kollar, gövde- ve o bir kulaç bile atmadan sadece yürümekteydi. Çene, burun, gözler gömülüyordu suya, soğuk suyla tanışan en güleç surattı o. Ve tepede yani suyun üstünde bir tutam saç. Nefesini tutamadı bir an nefesi kabarcık olarak geldi su üstüne. Bir kabarcık, bir kabarcık daha kabarcıklar kesildi en sonunda. Ve geride bir çanta dolusu kağıt kaldı ondan ve son senaryosunun son cümlesi

-EREN BİR ZAMANLAR YAŞAMAYA GELDİĞİ BU DENİZDE ŞİMDİ ÖLÜR-

ayrılamayacak kadar azız,herşey bizi birleştirir,hiçbir ayrım olamaz